haziran 97



SOSYOKÜLTÜREL BAĞLAMDA ATTIRIŞ EFSANELERİ
Yunan mitolojisinde tarihçilerin pek az sözünü ettiği bir bölüm vardır: Otuzbirci Otsobireos'un öyküsü. Efsaneye göre, kodu mu oturtan tanrı Zeus'un gösterip de vermeyen tanrıça Athena'yı düşünerek üzerine attırdığı hela taşından doğan Otsobireos, bu taş kadar sert bir barrağa ve babası kadar otuzbirci bir mizaca sahiptir. Doğduğu andan itibaren mütemadiyen otuzbir çekmeye başlayan Otsobireos, bir süre sonra Olimposlu tanrılar arasında huzursuzluk yaratmaya başlar. Bakınız şair Homeros İlyada'da bu durumu nasıl anlatıyor:
.......
Ve gözleri Helena'nın kötünde olduğu halde
Kavradı Otsobireos o kalın barrağını
O Olimpos'u kıskandıran büyüklükteki
Ve Herakles'i korkutan sertlikteki barrağını
Kavradı onu
Helena'nın kötünü kavradığını düşleyerek.
Ve öyle bir attırdı ki
Olimpos'lu tanrılar oturdukları tahtlarında şöyle bir sallandılar
"Yetti artık" dedi gül yüzlü Aphrodith
"Bu gidişe bir dur demek gerek"
Fakat bilmiyordu ki o anda
Otsobireos'un elleri fikinde
Gözleri ise Aphrodith'in kötünde olduğunu

Öykünün devamında Otsobireos Aphrodith'in kötüne doğru attırır. Ne zamandır gözü Aphrodith'in kasede olan ve "Ne yapsam da şu manitaya tıklatsam" diye kara kara düşünen Apollon bu fırsatı kaçırmaz. Aphrodith'in gözüne girmek için Otsobireos'u yakalayıp bir temiz sopa çeker. Sopa mopa dinlemeyen Otsobireos bi kez Aphrodith'in göğüslerine doğru attırır. Tam saçlarına doğru attırmak üzereyken iyice gaza gelmiş olan Apollon, tanrısal gücünü kullanarak Otsobireos'u o pozisyonda dondurur. Otsobireos, attırıştan bir saniye önceki halinde sabit kalmıştır. Artık sonsuza dek sıvazlıyacak, fakat asla attırmamayacaktır...

Yunan mitolojisinde masturbasyonun böyle acılı bir ceza ile son buluyor oluşu, tarihsel açıdan masturbasyonun Yunan uygarlığıyla birlikte ayıp sayılmaya başladığını gösteriyor. Zira daha eski uygarlıkların efsanelerinde masturbasyon kutsal kabul edilmektedir. Denizci kavimlerden oluşan İskandinav'larda kutsal olan denizin, masturbasyon yapan tanrıça Damcix'in dam suyu olduğuna inanılır; fırtına çıktığında gemi taifesi Damcix'in boşalmakta olduğunu düşünerek, sular bir an önce durulsun diye topluca denize attırırlardı. Tarımla geçinen Sümer'ler ise her baharda bahar tanrısı Fikkuliluma'nın kalkan barrağının dünyayı ısıttığına ve güz tanrısı Sokmapiştim'in dam sularının sağmur olarak yağdığına inanır, her bahar ve güz başlangıcında "Atturhaşin" denen şenlikler düzenliyerek doyasıya otuzbir çekerlerdi.

Coğrafi konum değiştikçe kültürlerin ne denli farklılaştıklarını, Güney Amerika'daki Maya'ları ve Güney Asya'daki Hindu'ları karşılaştırarak daha iyi kavrıyabiliriz. Mayalardan kalan kitabelerin bir çoğunda, kanatlı yılan olarak resmedilen bilgelik tanrısı Xuetzalkhoatl ile daşaklı kertenkele olarak resmedilen otuzbir tanrısı Soxchikarthuan'ın mücadeleleri anlatılır. Bu öykülerin ana kurgusu, Xuetzalkhoatl'ın Soxchikarthuan'ı yenmek için vurduğu her darbe'nin daşaklı tertenkeleyi daha da büyütmesi, sonunda da kertenkelenin yılanın üzerine attırarak ortalığı bulandırması üzerine kuruludur. Maya kültüründe masturbasyonun bir iç çatışma, bir ruhsal mücadele olarak yorumlanmasına karşın Hint kültüründe masturbasyon evrensel varoluşun temeline oturtulur. Efsaneye göre Şiva, Vişnu ve Koyayımdakişni, aslında tek bir tanrının, yani tanrı Şiva'nın değişik tezahürleridir. Şiva boş boş dururken canı sıkılır. Aniden aklına otuzbir çekmek gelir. Yavaş yavaş sıvazlamaya başlar. Sıvazlayıp heyecanlandıkça da Vişnu'ya dönüşür. Tam attırma anında ise artık Koyayımdakişnu'ya dönüşmüştür ve Koyayımdakişnu'nun atmıklarından evren oluşur. Sakinleşen Koyayımdakişnu tekrar Şiva'ya dönüşür. Atmıklar kururken -evren yok olurken- Şiva'nın canı yine sıkılmaya başlar. Ve bu sıkılış-attırışlar, evrensel varoluş-yok oluşlar sonsuza dek sürer gider...
---Antropolog Etnolog Prof.Memo

haziran 1997 > l-manyak sayı 18