haziran 99





Dedem Sarkıt Destanından
ATTURIŞ İLE TEPEKÖT

Hanlar hanı Atturış Han’ın Tepeköt’ü
tepelemesinin hikayesidir Han’ım hey!

Sokuz Hakanı Doşaklıgün Kağan’ın bir oğlu olduk da çok sevinçlenmiş idi. Düğün dernek etdi, şenlük eyledi, bütün Sokuz beylerinü çağırtdırup ziyafet etdi, konuk etdi. Otağlar kurdurup oğlu olanlaru ak otağa oturtdu, kızı olanlaru kara otağa oturtdu, oğlu kızı olmayanlaru kafasuna oturtdu. Sokuzlardan Taşş Ok Beyü Soktamış Bey’ün oğlu kızu yoğudu. Kırk kün kırk kece kafasuna oturdı. Şenlük bitüb obaya gerü döndü, otağuna girüp de ak bir kötünen karşı geldi, gördü. Meğerkim ak memeli ak kötlü karısı Tomalak Hatun tomalmış da kırk kün kırk kecedir Soktamış’ın sokmasını bekler durur imiş. Soktamış mor başlı bozak barrağını çıkartdu. Tomalak Hatun bekledü bekledü Soktamış sokmadu. Tomalak Hatun dönüp de baktıkim Soktamış kendü barrağunı kendü tutmuş da kendü kendüne sıvazlayıptır. Şaşır oldu, dedi: Ne oldukim sokmazsın dedi, soyladı. Soylamış Han’ım ne soylamış:

“Otağumın tireği bozak fikli Soktamış,
Şol barrağı damar damar Soktamış,
Daşşakları iki tolunay kibi, kıllar olmuş kıvıl kıvıl yay gibi Soktamış,
İki ak mememi iki avucuna vermedim mi?
Ak kötümü tomalup da önüne sermedim mi?
Sokayım dedin de kötümü mü kaçırdım?
Yala deye uzatdın da fikini mi ıstırdım?
Neye sokmayub otuzbir çeker oldun Soktamış hey...” dedi.
Soylamış Han’ım ne soylamış:

“Ak memesi kavun kibi Tomalak
Ak kasesi davul kibi Tomalak
Ak memenden tutub ak kötüne kaç kerreler dayandum
Bozak fikle damcuğuna kaç kerreler abandum
Kafasıynan ta dibine kaç kerreler yaslandum da ta içüne kaç kerreler atturdım amma sen bana bir çocık vermeyüben kırk kün kırk kece kafasuna oturtdın Tomalak hey...” dedi.

Anda ovaladığı fikü titir titir titreyüb boşal oldu, öyle bir atturdıkim atmuklaru çadurın tavanuna değesi olub gitdi Tomalak’ın damcığına şıpıl şıpıl damladu. Ol atmukda keramet olsa kerekkim tokkuz ay sonra bir oğlancıklaru oldı. Soktamış’la Tomalak sevin sevin sevindiler. Oğlan büyüdi, yiğit oldı. At bindü, kılınç kuşandu. Av avladu, kuş kuşladu. Lakin akranlaru fik doğrultub mala urduklaru halda, anda zerre dahi kıpırdanış yoğudu. Hakkında top deyü, yıvarlak deyü söylence söylediler. Künlerden bir kün oğlancık otağlarun arasunda yürüyüptü. Ötesinde de Gökçe Kötlü Yalarcıl Kız derler bir kız varıdı, o yürüyüptü. Yalarcıl Kız eğilüben çarığunın ipçiğini çözüpgil, anda bir özgar estikim etekleri havalara havalandu, gökçe kötü oğlancığun iki gözinün karşısında kabak kibi açıl oldu. Oğlancık gökçe kötte ulduz gibi kıpış kıpış kıpışlanan ulduz dübürü, hilal kibi süzüm süzüm süzümlenen hilal damcuğı görende, ol küne kadar kıpraşmamış barrağı anda büyük büyük oldı. Uzandı da zorlayub meşin kayuşı kopartdı, poturı pareleyüp dışarı uğradu. Damarları ip ip oldu gerildi, temir kibi sert sert oldı sertildi. Avucuynan yakalaup da sallayınca boşal oldı, atum atum atturdı. Atmukları sel sel oldı, otağların üstine yağımur kibi yağıdı. Obada herkes Soktamış’ın oğlancığu marifet gösterdi deyu sevindiler. Dedem Sarkıt gelsin, isim versin dediler. Dedem Sarkıt geldi, soyladı:

“Daşşakları salkım salkım oğul
Mor barrağı büklüm büklüm oğul
Atmukların sel sel oldı yayıldı
Şaklatuşın tüm obada duyuldı
Sokuzlarda senin kibi atturan yoğudur, Senün de adın Atturış olsun. Adını ben verdim, yaşını Yaradan versin...” dedi. Andan kelli Atturış nam saldı, Sokuz illeründe otuzbir çekdi, atmuk atturdı...

Ol vakitde Sokuzların başında büyük bir bela varıdıkim kimseler derman olamayıptı. Nereden peydahlanduğı bilinmez yaratuklardan bir yaratuk kim Tepeköt derler, tepesündeki kabak kibi kötü bir tomaldu mı karşusındaki yiğit dayanamayub tutar fiküni sokar, sokarısa da ya fikden ve yahut da candan olur idi. Tepeköt dağa çıkdu, yol kesib köt verir oldu, çok yiğidi fikden etdü yetmedü. Obalaru haraca bağladu, künde ottuz adam istedü, çok yiğidü candan etdü, yetmedü. Barrağı yedükçileyün köti büyüdi, köti büyüdükçileyün daha çok barrak yer oldı. Nice yiğitler Tepeköt’ü tepelemeğe niyet edüb yanına vardılar da niceleri helak oldı. Kün geldü Tepeköt Taşş Ok’lardan barrak istedü verdüler. Toymadu gene istedü gene verdüler. Toymadu gene istedü gene verdüler. Atturış bu beyle olmaz, varayın Tepeköt’ü tepeliyeyin dedi. Soktamış’la Tomalak aman dedüler, yapma dedüler. Ak kötlü anasının göz yaşunı, bozak fiklü babasunın ak saçunı fikine takmadı at bindi, kılınç kuşandı, vardı Tepeköt’ün yanına geldi. Tepeköt dağdan indü, bakdı, Atturış’ı gördü. Dedi: Bu kün kısmette bir fazladan barrak varımış dedi. Atturış dedi: Ben seni tepelemeye geldim dedi. Soylamış Han’ım ne soylamış:

“Mor barraklı yiğitleri fikten ettin Tepeköt
Topuz daşşaklı yiğitleri candan ettin Tepeköt
Ben Atturış, seni kabak kötten etmez miyin?
Ol kötüne çomak sokmaz mıyın?
Yiğitlerün canı içün kötün koyub canun almaz mıyın Tepeköt hey...” dedi. Tepeköt güldü, soyladı:

“Mor barraklı nice yiğit geldi canum almağ içün
Temir fikli Tokmagıl Bey’in temir fiki parelendü
Mor büzzüklü Topaç Han’ın mor büzzüğü yarelendü
Ala fikli Sokaç helak oldı
Karadoşşaklı Kanırtigin’in daşşakları ezildi
Dev barraklı Malsok’un dev barrağı büzüldü
Gel hele senün de büklüm büklüm fikini dümdüz edeyin Atturış hey...” dedi. Dönüb Atturış’a tomaldı. Atturış, Tepeköt’ün üç kulaçlık kasesinin ortasunda dasdaracık kötüni görende fikü tikeldi, kaskatu kasuldı. Tepeköt bekledü bekledü, Atturış sokmadu. Tepeköt baktıkim Atturış sivri bir kayanın tepesüne çıkıb kendi fiküni ovalayıptır. Vay dedi, söyledi. Bu küne dek ben tomalanda bana fik sokmayan yiğit çıkmamuş idi. Sen çetin bir yiğit imişsün, senünle barış edelüm dedi. Atturış’a yanaşdu. Aniden hamle edip Atturış’ın fiküne oturmağa kalkışdıkim, Atturış kendüni kayadan yere atdı. Kaya Tepeköt’ün kötüne girüben, anda parelendi, un ufak ufaklandı. Atturış ivediynen atturdı, atturınca fiki ufaldı, küçül oldu. Tepeköt, küçük fikden bana faide yoğudur, varayın da büyüyene kadar az kestireyin dedi, dağa çıkdı. Atturış peşinden gitdi, baktıkim Tepeköt horlayu horlayu uyur. Bir kütük aldı, uzatup da Tepeköt’ün kötüne sokdu, kütük un un oldu ufaklandı dağıldı. Temir sopa buldı anı sokdı, temir sopa kağıt kibi büküldi, iğri büğri oldu. Çekdi kılıncını sokdı, kılınç pare parelendi. Bu kötte keramet vardır, sokmakınan oymayacak, hele ben onu kırmaz mıyın dedi. Fiküni kaldurdı, sıvazlayuben bağırdı, hey Tepeköt, bak fiküm gene büyükendü dedi, soyladı. Tepeköt uyandı, fiki görende kalkınır oldu. Atturış fiküni aşşağu kanurtıp tepeköt’ün ayaklaruna ayaklaruna atturdı. Atmukları sel sel oldı, damlayu damlayu göl göl oldı. Kalkınmağa çalışan Tepeköt göl göl atmuğa basuben bir kayuş kaydukim tam kötünin üstine tüşdi. Kötünden çatur deyu ses geldü de Tepeköt ah kötüm deyu bağır bağır iniledi. Soylamış Han’ım ne soylamış:

“Yiğitlere fikttürdüğüm şol can kötüm kırıldu
Mor fiklere tomaldığum şol çanağım çatladu
Ok batmaz kılınç kesmez şol çömleğim patladu
Hiç kırık kötünen fik alunur mı?
Hiç kırık kötünen tomalınır mı?
Kırık kötde keramet var mıdır?
Artık ölüm bana tatlu gelir, çek hançerini de ur beni Atturış hey...” dedi. Atturış hançerini çekdi, Tepeköt’ün kötünü kesdü, canunı aldu. Sokuzları Tepeköt’den kurtardu, Tepeköt’ü tepeleyen adam deyu nam saldu, yedi düvelde at koşturub fik salladu, atmuk atturdu Han’ım hey!..


haziran 1999 > l-manyak sayı 42